Hakkımızda     
 
Şevket TEZEL
 
5510 Sayılı Kanuna Dair Yargı İçtihatları Işığında Tüm Emekli Aylıklarının Haczi Ve Buna Karşı İşlem Esasları

1. Giriş:

            Dünya ekonomik çarkının üretim-tüketim dengesine dayanıyor olması, üretimin artarak devamı için nüfus artışının yeterli gelmeyip sürekli ürün çeşitlemesi ve yeni ürün icatlarıyla yeni yeni ihtiyaçların oluşturulması fakat bunun yanında gelir dağılımının giderek bozulması, alacak-borç ilişkilerinde çözümsüzlüklere yol açmaktadır. Küresel ekonominin çalışma şartları bakımından ülkemizde oluşturduğu olumsuz istihdam etkisinin ardından küresel ekonomik krizin içinde bulunduğumuz dönemde bilhassa ücretli ve işsiz kesimi vurması, bu durumla paradoks oluşturacak biçimde bankalarca kredi kartı pompalanması bizim ülkemizde de alacak verecek ilişkileri bakımından haciz işlemlerini artırmış bulunmaktadır. Nihayetinde ilke olarak “Kut la yemut” [1] hale gelmiş emekli aylıklarına varıncaya kadar göz dikilmiş ve bu aylıklara da haciz işlemi uygulanması dar gelirli emeklinin boğazını sıkılmış hale döndürmüştür. İşte tam bu kriz ortamındayken 2009 yılında birtakım yasal değişikliklerle SSK ve Bağ-Kur emekli aylıkları bakımından rahatlama oluşturulmuş bulunmaktadır. İşte bu son değişiklikler ve bu değişiklikleri de ihtiva eden içtihatlar ışığında hacze karşı yasal önlemler bu yazımızın konusunu meydana getirmektedir.

 

2. Emekli Aylıklarının Haczinde Uygulama Esasları

            Gerek 506 sayılı eski Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca bağlanmış gelir veya aylıklar ve sağlanacak yardımların, nafaka borçları dışında, haciz veya başkasına devir ve temlik edilmesi mümkün bulunmamaktadır.

 

            Bu durumda; hem 01.10.2008 öncesi emekli olanlar hem de bu tarihten sonra emekli olan tüm SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin gelir ve aylıkları haczedilemeyecek olup icra yasağı halen sürmektedir. Yargı uygulamalarına göre bu yasak tek başına kısıtlayıcı özellik taşımamakta sosyal bilinç de gerekmekteydi. Yani ancak aylığı hacze uğrayan emeklinin yazılı şikâyet ve itirazı olması durumunda haciz işleminin önüne geçilebilmekteydi.

 

            Bahse konu uygulamaya göre 01.10.2008 öncesinde de SSK, Özel Banka-Borsa, Bağ-Kur emeklilerinin aylıklarına yapılan haciz talebine mukabil emekli buna rıza göstermez ve itiraz ederse haciz kaldırılıyordu. İtiraz etmezse de hacze rıza gösterdiği kabul edilerek haciz işlemi uygulanmaya devam ediliyordu. Yani tam anlamıyla “Yersen” kuralı işlemekteydi. Bu durum da elbette her biri avukatlar ordusuna sahip bankalara yarıyor, danışacak mercii yahut parası olmayan sade vatandaş emekli ise haklı durumdayken haksız duruma düşmüş oluyordu. Zira emekli aylıklarına gelen haciz işlemine karşı SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin şikâyet yoluna gitmeleri karşıt önlem olarak zorunlu bulunduğundan sırf bunu yapmayı bilmediği için haciz işlemine rıza göstermiş sayılıp haciz gerçekleştiriliyordu. Oysa banka veya diğer alacaklıların aylığına haciz işlemi uyguladığı SSK veya Bağ-Kur emeklileri akıl edip aylığı-geliri üzerinde haciz uygulayan İcra Tetkik Hâkimliklerine aylığının hacze uğradığını öğrendiği andan itibaren itiraz etseler durum çözülüyordu.

 

            Nitekim haciz işlemine itiraz edildiği andan itibaren de İcra Tetkik Hâkimliği icra-kesinti işleminin durdurulmasına karar veriyor. Emekli aylığını kredi karşılığında bankaya temlik eden bir emekli dahi geri ödemelerini emekli aylığından kesmekte olan bankanın uygulamasına karşı dilediği zaman itiraz edip, emekli aylığından kesintiyi durdurması mümkün bulunuyordu.

 

            Hatta SSK’dan yahut Bağ-Kur'dan alınan aylıkları gelen hacizler nedeniyle yapılan kesintileri zamanında itiraz edilmemiş olsa bile sonradan Asliye Hukuk Mahkemesine dava ederek bu durum düzeltilebiliyordu.

 

            İster memur, ister işçi, isterse bağımsız çalışan olsun ilk defa 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra ilk defa çalışmaya başlamış olanlar ileride iş kazası meslek hastalığına uğrar ve kendilerine gelir bağlanırsa veya primlerini-yaşlarını tamamlar ve emekli olup aylık bağlanırsa bu gelir ve aylıklarına haciz işlemi uygulamayacaktır. Yasa koyucu yeni yasanın yürürlük tarihinden sonra çalışmaya başlayanlar için kesin çözümü öngörmüş olsa da yeni yasadan önce çalışmaya başlayanlar için “İtiraz et, durdur” esasına dayalı önlemi yetersiz görmüş ve itiraz gereği duymayacak biçimde SSK ve Bağ-Kur emeklilerini koruma altına almış bulunmaktadır.

 

            Şöyle ki 5838 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Torba Kanunla [2] 5510 sayılı Kanunun 93. maddesine "...Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir." biçiminde eklenen fıkra sonucu 5510 sayılı Kanundaki hükme göre zaten haczi yasak olan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin haciz istemlerinin 28 Şubat 2009 tarihinden sonraki uygulamasında öncelikle borçlunun muvafakati bulunması gerektiği öngörülmektedir.

 

            Muvafakat yoksa “İcra Müdürü” tarafından haciz talebinin reddedilmesi gerekmekte, yani önce emekli aylığı haczedilip, haczin kalkması için emeklinin itiraz etmesiyle durumu düzeltmesi uygulamasına gerek kalmamış bulunmaktadır. Bununla birlikte muvafakat da verilmişse haciz işlemi emekli aylığı da olsa gerçekleştirilmektedir. Nitekim Yüksek Mahkeme mezkûr düzenlemeden sonraki 24.11.2009 tarihli bir içtihadında [3] “Alacaklı ... Bankası A.Ş. tarafından, şikâyetçi borçlu M.K. aleyhinde, kredi kartı borcu nedeniyle yapılan takipte, borçlu, adresinde yapılan 26.03.2009 tarihli menkul haczi sırasında, SGK'dan aldığı maaşın üzerinde haciz olsa dahi �oranında kesinti yapılmasına muvafakat etmiştir. İcra müdürlüğünce bu muvafakat üzerine; SGK Başkanlığına 31.03.2009 tarihli haciz müzekkeresi yazılmış ve kurumca verilen cevapta, Mayıs 2009 ve müteakip aylıklarından kesinti yapılacağı bildirilmiştir. .... Somut olayda, borçlu tarafından bu kanuna göre haczi yasak olan emekli maaşı üzerine haciz konulmasına muvafakat edildikten sonra, icra müdürlüğünce uygulanan haciz işlemi anılan yasa hükmü karşısında geçerlidir. Bu düzenleme usule değil, esasa ilişkin olup, İİK.nun 83/a maddesi karşısında özel hüküm sayılır ve öncelikle tatbik edilir.”

 

            Fakat 30.09.2008 tarihi ve öncesinde göreve başlamış eski memurlar için birçok bakımdan olduğu gibi 5510 sayılı Yasa değil de mülga hükümleri de dâhil olmak üzere 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunun uygulanacağından haciz bakımından da 5510 sayılı Kanuna tabi olup olmadıkları tartışma konusudur. Bu kişilerin aynı kanunun emekli aylıklarına muvafakat olmadan haczin yolunu kapatan 93. maddesi uygulanacak mıdır?

 

            İşte bu noktada Yüksek Mahkeme bu konuda Emekli Sandığı emeklilerinin de yüreklerine sur serpecek bir karar vermiş bulunmaktadır. Nitekim 30.03.2009 tarihli kararında [4] “5510 Sayılı Kanunun 93. maddesine göre bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekleri 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. Bu hüküm aynı kanunun 108. maddesine göre 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 28.8.2008 haciz tarihi itibarıyla yürürlükte olmadığından haczedilemezlik şikâyeti ile ilgili olarak İİK. nun 83. maddesinin uygulanması gerekir. Anılan kanuna göre borçlunun emekli sandığından aldığı emekli maaşının 1/4'den az olmamak üzere haczi mümkündür.” diyen Yüksek Mahkemenin haczi onaylarken kullandığı gerekçeyi Emekli Sandığı emekli aylığına uygulanan haciz işleminin  01.10.2008'den önce yapıldığından dolayı 5510 sayılı Kanunun 93 üncü maddesinin uygulanamayacağına dayandırması Emekli Sandığı emeklilerine de ışık tutmaktadır.

 

3. Sonuç:

            Bir yandan kışkırtan tüketim çılgınlığı ile gençler, bir yandan yaşamını artan sağlık gideri ihtiyacıyla birlikte sürdürmeye çalışan emekliler zaman zaman borçlanabilmektedirler. En kolay borçlanma yolunun da kredi kartı aracılığıyla yapılıyor olması ve bankaların bu konudaki yaklaşımlarının da önce kışkırtıcı sonra katı kuralcı olmasından dolayı kredi kartı borçlarından dolayı haciz işlemini emekli aylıklarına kadar vardırılmıştır.  Yasa koyucunun 2009 yılında muvafakat görevini bireyden alarak icra müdürlerine vermesi bireyler açısından rahatlama oluşturmuştur. Artık önüne emekli aylığından haciz talebi gelen icra müdürü borçlunun muvafakatini aramakta, yoksa haciz işlemini reddetmektedir. Bu hükmün Yüksek Mahkemece durumu tereddütlü olan Emekli Sandığı emeklilerini kapsar şekilde yorumlanması da kuşkusuz olumludur. Bizce aslolan emekli aylığının haczine muvafakat yoluyla bile olsa izin verilmemesi, bu yolun tamamen kapatılmasıdır.
 
Şevket TEZEL 11.01.2010

2010 © sgkmevzuati.com