Hakkımızda     
 
Erim HISIM
 
KritİK: Eğitim önemli mi?

Batı Dünyasında eğitimin ne denli önemli olduğunu ve öyle karşılandığını biliyoruz. Bunun sonuçları olarak aramızdaki seviye farkı da ortada.

KritİK: Eğitim önemli mi?

Öğr. Gör. Erim HISIM

MSGS Üniversitesi

erim@erimhisim.com

  Batı Dünyasında eğitimin ne denli önemli olduğunu ve öyle karşılandığını biliyoruz. Bunun sonuçları olarak aramızdaki seviye farkı da ortada. Yakın doğumuza bakınca belki biraz kendimizi iyi hissedebilmekle beraber, biraz daha öteye yani uzak doğuya baktığımız da, durumun pek de iç açıcı olduğunu söylemek mümkün olmayacaktır. Malum tabi Dünyamız yuvarlak ya, ne kadar doğuya gidersek o kadar batıya gitmekteyiz aslında.

  Ben de bir öğretim görevlisi ve bir eğitim sevdalısı olarak muhtelif eğitim ortamlarında yer almaktayım. Bu yıl KOSGEB eğitimleri adına birkaç kez Anadolu’muzu turlama şansım oldu. Sivas, Antep, Elazığ, Malatya, … Bu seyahatlerden birinde Elazığ’dan Malatya’ya geçmek üzere iken Malatya Öğretmen evinden bir telefon aldım. - Hocam, rezervasyonunuz vardı da acaba akşam gelecek misiniz?  - Evet, niye sormuştunuz? – Şey, hiç yatak kalmadı da. – Ya, benim odam?  – Şey bir tek sizin yatak kaldı, odanızdaki diğer yatağı da verdik….

  Anlayacağınız, geriye bir tek yatağımız kalmıştı ve bir umut gelmezsek onu da vermek üzerelerdi. Yani biz kim olduğunu bilmediğimiz, hırlı mı hırsız mı, kimdir nedir bilmediğimiz biriyle aynı odayı paylaşacaktık. Tabi ki reddettik.

  Bir hafta evvel lise mezuniyet yıl dönümümüz için Ankara’ya gittik. Hesap şuydu. Trenle gidecektik ve böylece bir grup sınıf arkadaşı bir gece de yolda beraber olacak ve hazzımızı ikiye katlayacaktık. Neyse uzatmayalım; bilet almak bize düştü ve tam o esnada görevliye eğitmen indirimi olup olmadığını sorduk. Evet vardı. Hem de tam 5 TL.  Yani 85 yerine 80 TL. Tabi ki reddettik.

  Sonrasında hatırladık bir TV programında Erkin Koray’ın sıkıştırıldığı konuyu. Ve uzun süre direndikten sonra yaptığı manidar açıklamayı. Evet, Erkin Baba kızını okula göndermemiş ve onu evde kendisi eğitmişti. Yani ilk okula bile göndermemişti. Ama evde düzenli olarak ona eğitim verdiğini anlatmaktaydı. Üstelik yasal bir suç olduğunu bilerek. Bilmemenin suçtan kurtulmaya yetmeyeceğinin de bilincindeydi üstelik. Yaptığı çok ağır bir protestoydu. Evladının üstünden yapılan ve onu okuldan, arkadaşlarından ve toplumdan alı koyan. Belki de aynı zamanda sosyolojik bir suç tu bu, yasalarca cezası olmasa da. Ona göre bu şartlar da okuyan, bu yoklukla yaşayan ve çırpınan, dolayısı ile kendi derdini düşünmekten arınamamış eğitmenler onun evladına bir şey veremezlerdi. Bir çocuğu okula göndermemenin suç olduğunu biliyordu elbet. Hiç şüphe yok ki her baba gibi o da evladını seviyordu. Ama onu okula göndermeyi, tabi ki reddetti.

  Gelelim iş dünyamızaaaa. Krizin “K” sını duyduğumuzda kestiğimiz ilk bütçe “eğitim”. Krizin ardından elimizde eğitilecek adam kalmışsa bile ilk başladığımız operasyon ne yazık ki o değil. Bir eğitimi “eğitimin adına” eğitmeni “ünvanına” bakarak seçenler biziz. Ucuz eğitim ile ekonomik eğitimi ayıramayan yine biz. Sadece elimizdeki bütçeyi kullanmak zorunluluğundan laf olsun diye eğitim programlayan da biziz. Krizden korunmanın, krizi aşmanın yolunun eğitim olduğunu ıskalayan kim, yine biz…

  Bizden kim eğitim isterse, ne konuda eğitilmek isterse, hayata nereden baktığına ve bizim gibi olup olmadığına bakmaksızın, sadece eğitilmek istediği için bile; tabi ki reddetmeden biz elimizden geleni yapacağız, biz eğitmeniz.

2010 © sgkmevzuati.com